30/06/2014
2014 ETİK VE İTİBAR DERNEĞİ ZİRVESİ
Friterm’in Kurucu Üyesi olduğu Etik ve İtibar Derneğinin,İstanbul Bilgi Üniversitesi,Çağdaş Sanatlar Müzesinde, 12 Haziran 2014’de dördüncüsü düzenlenen zirvenin teması “İDEALLER VE GERÇEKLER” idi.

Friterm’in Kurucu Üyesi olduğu Etik ve İtibar Derneğinin,İstanbul Bilgi Üniversitesi,Çağdaş Sanatlar Müzesinde, 12 Haziran 2014’de dördüncüsü düzenlenen zirvenin teması “İDEALLER VE GERÇEKLER” idi.
Zirve sponsorlarından olan Friterm’i temsilen, Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Metin Duruk ve Üretim Müdürümüz Sayın Latife Gürdal katılmıştır.

Kriz sonrası dünyada, özünde değerler ve sürdürülebilirlik olan yeni bir işletme modeli ortaya çıkıyor.

50 seneyi aşkın bir süredir geçerli ekonomi felsefesi olarak okullarda öğrettiğimiz ve iş yönetme pratiğimizin temel taşı olarak kabul ettiğimiz, merkezinde tüketim toplumu olan kapitalizm, “sorumlu kapitalizm” kavramına doğru evriliyor.

Değişen ekonomik ve sosyal düzen ile birlikte şirketler her geçen gün güçlenen ve sürekli genişleyen etki alanlarıyla, sadece kendi hissedarlarını ve çalışanlarını değil, ülkelerinin, hatta dünyanın bir ucundaki ülkelerin ekonomik ve sosyal düzenini etkiler hale geldiler. Şirketlerin varoluş amacının sadece kar elde etmek olduğu günler geride kaldı. Bir şirketin başarısını tanımlayan unsurlar içinde sorumlu vatandaşlık, sürdürülebilir üretim politikalarının etkinliği, inovasyon politikaları ve itibar en az finansal veriler kadar önemli bir hal aldı. Etik Zirvesi merkezinde sürdürülebilirlik ve sorumlu yöneticilik kavramlarını barındıran bu yeni iş yapma modelinin, İDEALLER VE GERÇEKLERİ arasındaki ilişkiyi tartışarak, temel iş etiği ilkelerini idare ettikleri şirketlerde gerçeklerle buluşturmakta lokomotif olan yöneticilerin tecrübelerini dinleyerek, gelecek planlarına kulak verdik.

TEİD Üyesi olarak aşağıdaki ilkelere uyacağımızı taahhüt ederiz.

• Tüm faaliyetlerimizde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası başta olmak üzere tabi olduğumuz tüm ulusal mevzuata ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu tüm uluslararası anlaşmalar ve düzenlemelere uyarız.

• Açıkladığımız beyan ve sunduğumuz raporların gerçeğe uygun olması için gerekli titizliği gösterir, konu olan bilgileri doğru, anlaşılabilir biçimde ve zamanında sunarız.

• Doğruluk ve şeffaflığı, tüm iş süreçlerimizde ve ilişkilerimizde öncelikli değerlerimiz olarak kabul ederiz.

• İş etiğinin yazılı kurum kültürümüzün yapı taşı haline gelmesi için azami gayret ve özeni gösteririz.

• Çalışanlarımızı çıkar çatışmalarından uzak tutacak bilinç, kural ve uygulamalarla donatır, mevcut görevlerinden yararlanarak kişisel çıkar sağlamalarını yasaklar ve denetleriz.

• Çalışanlarımızın tarafsız karar ve davranışlarını etkileyecek hediyeler almasını ve aynı amaçla hediye vermelerini yasaklarız.

• Faaliyet ve işlemlerimizi yürütürken, her türlü kamu kurum ve kuruluşu, idari oluşum, sivil toplum örgütü ve siyasi partiler ile herhangi bir menfaat beklentisi olmaksızın eşit mesafede yer alırız.

• İşlemlerimizde yolsuzluklara yol açmayız, göz yummayız ve yolsuzluğa karşı mücadele ederiz.

• Haksız rekabette bulunmaz, adil rekabetin ve tüketici haklarının korunmasını gözetir, tüm uygulamalarımızı bu yönde geliştiririz.

• Kayıt dışı istihdamda bulunmayız; işçi sağlığı ve güvenliğini gözetir, gençlerin, kadınların ve engellilerin adil istihdamını destekleriz.

• Ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunacak çalışmaları destekleriz.

• Bütün bu iş etiği ilke, anlayış ve uygulamalarımızın iş ortaklarımız ve tedarikçilerimiz dâhil tüm etki alanlarımıza yayılmasını sağlayacak uygulamalar geliştiririz.

• Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin de özünü oluşturan 10 temel ilkeye olan desteğimizi beyan eder, bu ilkelere uymaktaki gönüllülüğümüzü idari yapımız ve şirket politikalarımıza yansıtırız.


TEİD Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Mehmet Buldurgan’ın açılış konuşmasında;

Özellikle şirketlerin kendilerini ifade edişlerinde, varoluş amacının sadece kar elde etmek olduğu günlerin geride kaldığının“ altı çizmiştir.

Günümüzde şirketler, sorumlu iş modellerini benimsemek ve etik standartlara uygun çalışmak yönünde her zaman olduğundan daha fazla değerlendirilir oldular.

Avrupa’ da işsizlik oranlarının rekor seviyelere ulaştığı, paydaşlara karşı sorumluluğun ve buna bağlı itibarın yönetilmesi gereken en önemli şirket varlığı haline geldiği bu dönemde “güven”, başarılı olmak isteyen her şirketin en önemli sermayesi haline geldi.

Zirvemizde idealler ve gerçekleri arasındaki mesafeyi mercek altına aldık. Bu ideale ulaşmak için şirketlerde kurgulanması gereken yapıyı ve iyi örnekleri tartıştık. İş etiği ilkelerini, yalnızca şirketler kesimini ilgilendiren; yatırımcı, girişimci ve düzenleyici/denetleyici otoriteler arasında oluşturulmaya çalışılan bir düzen olarak değil, düzgün işleyen bir serbest piyasa ekonomisinin gereği olarak görmeliyiz. Bu alandaki sürekli gelişim içinde olan mevzuat, kuşkusuz gönüllü uyumla desteklenecek ve içselleştirilecektir. Ancak bu konudaki her gecikmenin maliyeti yüksektir. Nihai amaç, şirketlerin, topluma mal olmuş kurumlar olarak, sermayelerinin tabana yayılması, yönetim kalitelerinin artırılması ve sürdürülebilirliklerinin güvence altına alınmasıdır. Bu amaca ulaşmakta küçük veya büyük, hiçbir engelin, bizi bu amaçtan uzaklaştırmasına izin vermemeliyiz. Batı iş dünyasının, içinde bulunduğu güvensizlik ikliminden çıkması ancak kanun yapıcı ile özel sektörün uyum içinde çalışması, etik değerlere bağlılığın öncelik kazanması ve bu duruşun kamuoyu ile etkin iletişimi ile mümkün olacaktır.

İdealler ve gerçekler arasındaki mesafenin kapanması, zihinlerimize yerleşmiş olan paradigmaların değişimi ve yeni bir iş yapma modelinin benimsenmesi ile mümkün olacaktır.

Yeniden tanımlanan temel bir kavram: SORUMLULUK

Bir işletmenin sorumluluğunun pay sahiplerinin varlıklarını korumak ve artırmak olduğu; topluma karşı sorumluluklarının ise yarattığı ekonomik hacim ile ölçüldüğü günler çok gerilerde kaldı. Her ne kadar serbest piyasa ekonomisi toplum ve toplulukların ihtiyaçlarını karşılamaktaki en etkili finansal sistem olarak geçerliliğini sürdürüyor olsa da Sürdürülebilir ekonomik kalkınma, ancak yatırımcıların çıkarlarını koruyabildikleri, sağladıkları kaynakların amaca yönelik kullanıldığından emin olabildikleri, faaliyetleriyle toplumsal çıkarlara zarar vermeyen ve tüm bunlar için toplum önünde hesap veren şirketlerin varlığıyla mümkündür. Şirketler sadece pay sahiplerine değil, tüm paydaşlarına ve sürdürülebilirlik politikalarının etkisi ile gelecek kuşaklara karşı da sorumludurlar.

Yeniden tanımlanan bir diğer kavram: BAŞARI

Her ne kadar kârlılık, istihdam, üretim ve maliyet hala bir işi tanımlarken kullandığımız ana kriterler olsa da, her şirketin bir dünya vatandaşı olduğu ve içinde bulunduğu topluma karşı sosyal ödevleri de olduğu genel kabul görmüş bir gerçektir. Yüksek kâr arayışı ve ekonomik başarının etik değerlerden vazgeçmek, dünya kaynaklarını sorumsuz tüketmek ve adil sosyal düzeni zedelemek pahasına olamayacağının anlaşıldığı bir dönem yaşıyoruz.

Klasik anlamda, bir girişimin başarısı ve hayatta kalması gelirleri ile giderleri arasındaki farkın gelirler lehinde olmasına bağlıdır.

“Sorumlu kapitalizm” olarak da adlandırılan bu yeni iş modeli ise tekrarlanabilir verimin, sürekliliğin sağlanması ve sürdürülebilir olması bakımından, gelir gider farkına daha geniş bir anlam yükler…

Kısacası bir şirketin başarısı sadece finansal performansa değil, çevresel ve toplumsal performansına da bağlıdır.

Başarının tanımındaki bu değişim, iş hayatını düzenleyen yasaları ve diğer mevzuatı da etkiliyor ve bu alandaki paradigma değişimini de tetikliyor…

Yeniden tanımlanan bir diğer kavram ise: ETKİN SERMAYE YÖNETİMİ

Dünyamız gerek ekonomik gerek toplumsal gerekse çevresel olmak üzere büyük ve hızlı değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyor.

İş dünyasının, iş idaresi prensiplerinin tüm toplumları etkisi altına alan bu küresel değişim sürecinden etkilenmiyor olması ise mümkün değil.

1975 yılında bir şirketin toplam değerinin ancak %17si gayri mali değerlerinden oluşurken günümüzde durum tam tersine dönmüştür.

Özellikle halka açık şirketler için spekülatif değerlerini yönetmek operatif değerlerini yönetmenin çok ötesinde bir sorumluluk ve başarı kriteri haline gelmiştir.

Spekülatif değeri oluşturan, hisse senedi değerinden ziyade, şirketin marka değeri, itibarı gibi unsurlardan oluşuyor; güven ise bu spekülatif değerin yaratılmasında kullanılan ana sermaye.

Tüm iç ve dış paydaşları ile ilişkilerinde güven sermayesi zayıf olan veya bu sermayeyi doğru yönetemeyen şirketler ya kendi sınırlı dünyalarına hapsolmak riskiyle, yada global rekabet yarışında kaybeden olmak neticesiyle karşı karşıya kalacaklar.

Etisphere İnstitute tarafından her sene yapılan bir araştırmada “Dünyanın En Etik Şirketleri” (World’s Most Ethical Companies) kamuoyu ile paylaşılır. Bu şirketlerin finansal performansları S&P 500 ve FTSE 100’e kote rakipleri ile karşılaştırıldığında, kriz dönemleri de dahil olmak üzere, WME şirketlerinin rakiplerinden ortalama %50 daha fazla kar açıkladığı ve krizden çıkış sıçramasını en etkin yapan şirketler olduğu görülmüştür.

Sadece bu değerlendirme bile günümüz global iş arenasında ayakta kalabilmek ve sürekli büyüyebilmek için, güven sermayesinin etkin yönetiminin en az finansal sermaye kadar önemli ve hassas olduğunu ortaya koymaktadır.

Katılımcı, samimi ve deneyimlerin paylaşıldığı beş çalıştayımız başarıyla tamamlandı.

Çalıştay 1 – Yolsuzlukla Mücadele ve Şirket Süreçlerinin Şeffaflaştırılması


Bu çalıştayda, yolsuzlukla mücadele ve şirket süreçlerinin şeffaflaştırılması başlıklı panelde, şirket hukuk müşavirleri ve uyum müdürlerinin görevleri sırasında karşılaşabilecekleri şirket çalışanlarının eylemlerinden doğan ihlalleri ne şekilde ele alabilecekleri, çalışanların kanuni düzenlemelerin yanı sıra şirket prosedür ve kurallarına uyum sağlamalarında etkili yöntemlerin neler olduğu, hukuka uyum eğitimlerinde çalışanlara en etkili nasıl ulaşılabileceğinin yolları tartışıldı.

İçerik;

• Etkin bir yolsuzlukla mücadele programının şirketler için neden hayati önem taşıdığı,

• Şirket içi hukuka uyum programları,

• Yolsuzlukla mücadelede uyum programlarının uygulanmasında hangi hususlara dikkat edilmesi gerektiği,

• Yolsuzlukla mücadelede risklerin en aza indirgenmesi, çalışanlara verilebilecek şirket içi eğitimlerin ve çalışanları yolsuzlukla mücadele konusunda bilinçlendirmenin önemi,

• Şirketlerin uyum sürecinde yapması gerekenler ve bu süreçten nasıl etkilendikleri,

• Beyaz yakalı usulsüzlükleri, olası nedenleri ve alınabilecek tedbirler,

• Üçüncü kişilerle yürütülen iş ilişkilerinde sağlanması gereken şirket içi kontroller, müşterini tanı prensibi ve uygulamasına ilişkin örnekler,

• Yolsuzlukla mücadele ve iç soruşturmalarda nelere dikkat edilmesi gerektiği,

• İç soruşturma neticesinde atılabilecek olası adımlar,


Çalıştay 2 – Bir Suistimalcinin Profili

KPMG’nin 2013 yılında dünya genelinde incelediği suistimal vakaları şirket yönetimlerine yol gösterici niteliktedir. İşletmelerin suistimal riskine daha duyarlı olmalarına ve gerekli önlemleri almalarına yardımcı olmak amacıyla, fiili suistimal vakaları tüm ayrıntılarıyla incelenerek, tipik bir suistimalcinin profili çıkarılmıştır.

Bir Suistimalcinin Profili Raporu’nda KPMG’nin 78 ülkede incelediği 596 vakadaki suistimallere ilişkin bilgi ve veriler temel alınmıştır.

Birçok ülke ve sektördeki olayların analiz edildiği bu çalışma çok geniş kapsamlıdır.

Bu workshopta araştırma sonuçlarını KPMG Türkiye Suistimal Önleme ve İnceleme Bölümü Direktörü Çiğdem Gürer sunarken Av. Orçun Çetinkaya, bir vaka çalışmasıyla suistimalin sonuçları konusunda katılımcıları bilgilendirecektir.

İçerik:

· Suistimal Üçgeni yeniden tanımlanıyor

· Suistimalci profilleri: Fırsatçı/Avcı


Çalıştay 3 – Rekabet Hukuku ve Yönetici Sorumluluğu

İçerik;

• Rekabet Kanunu tarihinin en kapsamlı değişikliğine uğruyor!

• Ceza yönetmeliği revize ediliyor!

• Rekabet Kurumu 2018 vizyonu olarak telefon dinleme yetkisinin peşine düşüyor!

• Rekabet ihlalini ihbar edene para ödülü geliyor!

• Son zamanlarda rekabet hukuku ile ilgili amma çok haber çıktı!

• Kimisi doğru ve gümbür gümbür geliyor; kimisi ise cımbızla çekilmiş ve büyüteçle sunulmuş… Ama konu önemli; zira son on yıl içerisinde AB rekabet hukuku da o kadar kapsamlı değişikliğe uğradı ki, Türkiye için de artık bir güncelleme yapmak kaçınılmaz hale geldi. ‘Değişiklikler firmaları nasıl etkiler?’ diye bir soru sorulsa, standart bir cevap çıkmayacağını düşünüyorum. Her firmayı kendi şartlarına göre değerlendirmek gerekecektir. Hani kahve falı gibi olmasa da her şirketin rekabet hukuku karşısında karnesi kendisine özeldir. Gelin isterseniz önce değişikliklere bir göz atalım… Workshop dedik ya, güzel bir tartışma ortamında yoğun soru-cevaplı bir çalışma seansı yapalım. Rekabet hukukundaki değişiklikleri masaya yatıralım…
· Yaradılış ile yetiştirilme karşılaştırması

· Suistimalcinin kişilik özellikleri

· Suistimalin değişen yüzü

· Siber alanda yaşananlar

· Yolsuzluk kültürü

· Türkiye verileri

· Çözüm önerileri

· Vaka çalışması

Çalıştay 4 – Birleşme ve Satınalmalarda Uyum Riskleri Yönetiminin Önemi

İçerik;

· Birçok şirket üretim maliyetlerini azaltabilmek, arz zincirlerini konsolide edebilmek, gelişmekte olan tüketim piyasalarına erişim sağlayabilmek, yeni yeteneklere, yeni teknoloji veya ürünlere ulaşabilmek amacıyla büyüme stratejileri kapsamında birleşme ve devralma veya ortak girişim kurulması işlemlerini tercih etmektedir. Bununla birlikte, bu işlemler riskleri de beraberinde getirmektedir.

· Mevcut yasal düzenlemeler, özellikle, FCPA (Yabancı Yolsuzluk Kanunu), the UK Bribery Act (Birleşik Krallık Rüşvet Kanunu) ve diğer yerel rüşvet ve yolsuzlukla mücadele düzenlemeleri, rüşvet verilmesini yasaklamaktadır. Bunun yanında, muhasebe düzenlemeleri ve uygulamaları, şirket defter ve kayıtlarının ticari iş ve işlemleri doğru bir şekilde yansıtmasını ve yeterli bir şirket içi kontrol mekanizması kurulmasını gerekli kılmaktadır.

· Uyumluluk programlarının bulunmaması, aracılar ve acenteler aracılığıyla iş yapılması, kamu personelinin ağırlanması, sponsorluklar sunulması başlı başına risk taşımaktadır. Bu risk özellikle yolsuzluk hususunda şöhrete sahip bir ülkede iş yapılması halinde daha da artmaktadır. Yolsuzluk veya uyumsuzluk kültürü beraberinde hukuki sonuçları getirmekte ve ticari faaliyete veya malvarlığına ciddi zararlar verebilmektedir.

Çalıştay 5 – Güven: Ekonomideki Anahtar Etken

“Güven Ekonomisinin pratikteki etkisi, birçok ilişki ve etkileşimde – farkına bile varamadan – dosdoğru kazancımızdan ödediğimiz gizli bir düşük güven vergisidir.” Stephen M. R. Covey

Günümüz ekonomisinde gereksiz tekrarlar, bürokrasi, sahtecilik ve hızlı işgücü devri gibi güvene bağlı unsurlar kurumların karlılığını, özellikle azalan verimlilik, dağılan kaynaklar ve kaçırılan fırsatlar olarak olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun yanısıra, müşterilerin markaya olan güven eksikliği, itibarı zedelemektedir.

İçerik;

· Liderlerin, güven oluşturmayı, çalışmalarının belirgin bir hedefi olarak tercih etmelerini sağlamayı,

· Kişisel tQ envanteri ile (Güven Katsayısı) liderlerin kendi güvenilirliklerine ilişkin algının ne olduğunu keşfetmelerini,

· Farkına varılmadan ödenen, gerçek ve ölçülebilir Güven vergisini kavramalarını sağlamayı,

· Gelişen ve artan güven ilişkileri sayesinde Güven vergisini, Güven kar payına dönüştürmeyi,

· Liderlerin, Güven dilini önemli bir kültürel araç olarak kullanmalarını desteklemeyi amaçlamaktadır.

İDEALLER VE GERÇEKLER PANELİ

Bütünlük risklerini etkin yöneterek, idealler ve gerçekleri birbirine yaklaştıran yöneticiler ile iş hayatı dinamiklerini etik ekseninde tartıştık.

Moderatör: Tayfun Zaman, TEİD Genel Sekreteri

Panelistler;Cafer Bakırhan, Deniz Yatırım Menkul Kıymetler Yön. Kurulu Başkan Vekili, Erhan Baş, Bilim İlaç Genel Müdürü, Hüseyin Gürer, Deloitte Türkiye CEOsu, Serdar Eser, Işıklar Enerji Genel Müdürü, KOTEDER Yönetim Kurulu Üyesi

Panelistlerimiz, şirketlerindeki Etik alt yapı çalışmaları, Etik Yönetim Sistemlerini, Sorunlar ve Sorunlara yönelik çözümlerini paylaşmışlardır.

İDEALLER VE GERÇEKLER ARAŞTIRMA SONUÇLARI

İDEALLER

Etik Koda Sahip Firmalarda;

Yasal sorumluluklarını yerine getirir %86

İnsan haklarına yönelik sorumluluklarını yerine getirir%84

Çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirir %77

Sosyal sorumluluklarını yerine getirir 74%

İş etiği ilkelerine uymak ;

Çalışanlarının şirkete bağlılığı artar %91

Kârlılık uzun vadede olumlu etkilenir %91

Rekabet gücü artar%91

Kârlılık kısa vadede olumlu etkilenir%91

GERÇEKLER

Şirketinizde etik ve uyum yönetimi departman ya da ekip var mı?

2014 EVET 70% - 2011 EVET 36%

Başka görevleri de olan etik ve uyum yöneticilerinin oranı: %97

İtibarlı şirketler asla etik dışı davranış sergilemezler 63%

Şirketlerin etik koda sahip olmaları ve uygulamaları büyük yatırımcıları çekmek konusunda çok etkilidir %89

Itibar, şirketlerin degerini yükselten en önemli faktörlerden biridir 95%

Şirketimizin yazılı bir etik politikası vardır. Evet; 80 Hayır; 13 Bilmiyorum; 6

Şirketimizde etik iletişim kanalları vardır.(şikayet ve bildiri hattı gibi) Evet; 73 Hayır; 22 Bilmiyorum; 5

Şirketimizde tüm çalışanlarımızın etik değerlerinize uygun bir davranış geliştirmesini sağlayacak eğitim ve yönlendirme programları vardır. Evet; 73 Hayır; 22 Bilmiyorum; 5

Şirketimizde etik ve uyum ihlallerine verilecek ceza ve yaptırımlarla ilgili yazılı bir prosedür vardır. Evet; 67 Hayır; 29 Bilmiyorum; 4

Personel değerlendirme kriterlerimiz arasında etik performans vardır. Evet; 65 Hayır; 25 Bilmiyorum; 10

Şirketimizde bir etik raporlama sistemi vardır. Evet; 53 Hayır; 37 Bilmiyorum; 10

Şirketimizde etik performanstan sorumlu bir yönetim kurulu üyesi vardır. Evet; 49 Hayır; 35 Bilmiyorum; 15

Etik dışı davranışı tedirgin olmadan ihbar ve şikayet edebileceğime inanıyorum. ; Bu iletişim yöntemleri ne derece etkin %60

Mevzuata uyum/hukuk/ etik ofisleri 44%

Şikayet ve danışma hattı 53%

İnsan kaynakları 65%

Bölüm yöneticileri ile direkt iletişim imkanı 87%